8 Şubat 2013

Zamanın Unutulmuş Naneleri

           Ben her zaman talihsiz bir ülke olduğumuzu söylüyorum geçmişimize bakarak. Ülke yöneticilerinden şikayetciyim, yedikleri nanelerden, cahilliklerinden, göz boyamalarından, halkı kandırmalarından, hak adalet nedir bilmeyişlerinden. Bir deli kuyuya naneler atmış kırk akıllı kurtaramamış. Öyle büyük naneler işte. Hala bu ülke bu nanelerin sıkıntısını çekmekte. Nedir bu naneler aklımda kalanları anlatayım birer birer.
      - Öncelikle nanelerin ilk ve büyük kahramanı olan Mesut Yılmaz'dan gelsin ilk nanemiz: Mesut Yılmaz'ın işci ve memur sevgisi. Zamanın insanı daha iyi bilir ben tanık olmadım o zamana, araştırdığım bilgilerden bu sonucu çıkarmak hiç de zor olmadı. Size de anlatayım da sevginin boyutunu siz düşünün. 1988 yılında sanayi ve imalat reel ücret endeksi 68 imiş. Bu rakam 1991'in son çeyreğinde 162 olmuş. Felaketin boyutunu gördünüz mü? Hala bunun sıkıntısını çekmekteyiz, cari açık. 1991'den günümüze yani 22 yıl, üzerine oturup düşünseniz zor bulursunuz böyle bir felaketi çok ince bir felaket.
     - En sevdiğime gelelim, ikinci nane, eski cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel tarafından hunharca yenilmiştir. Bakınız, Süleyman Demirel'de Mesut Yılmaz kadar olmasada işci ve memur çok sever. O çok sevdiği işci ve memurları erken emekli edip, yerine ülkedeki işsiz insanları getirerek işsizlik oranına "dahiyane" bir çözüm bulmuştur. Nedense Dünya üzerinde ki hiçbir iktisatçının aklına gelmemiştir. Bu da büyük nanelerdendir. Bütçe açığının boyutunu artık siz düşünün. Hala o erken emekli olan sevgili işci ve memurlarımıza emekli maası ödemekteyiz.
    - Düşük faizli krediler ise her tür politikacı tarafından sevilen bir başka nane türümüzdür. İstihdamı artıracağı varsayılarak verilen bu krediler bir çok kez alınmamıştır. Yenilen büyük nanelerdendir.
         Daha birçok naneye küçük araştırmalarla ulaşabilirsiniz. Ben baktım birçoğuna ve özetleyecek olursak; tohumunu Mesut Yılmaz'ın attığı bu naneler(yüksek faizin sebebleri), Süleyman Demirel tarafından bakımı yapılıp verimlilik kazandırılmış ve Çiller ve Ecevit tarafından sulanmıştır. İşte bana talihsiz olduğumuzu düşündüren nanelerimiz de böyleydi.  

Kovun Şu Köpekbalıklarını Ülkemizden

             Bakmayın başlığıma çok gıcığım böyle insanlara, daha ağır sözler hakediyorlar. Yorumculardan bahsediyorum bildiği üç beş bilgiyi makyajlayıp satan insanlardan. Aslında böyle insanların özgüvenlerine hayranım, nerede böyle özgüveni yüksek bir insan görsem bunlar yüzünden şüpheyle bakıyorum, cahil cesaretidir herhalde diyorum. Neyse konudan uzaklaşmayayım evet kendilerini ekonomi yorumcusu olarak satanlardan bahsediyorum. İyi giden ekonomimize en ufak bir kan kokusu aldıklarında köpekbalığı gibi saldıranlardan, insanımızın ve yabancı yatırımcıların aklını karıştırıp piyasadan çekilmesine neden olan insanlardan bahsediyorum. Kendini ispatlamaya çalışma çabaları, felaket şeklindeki tahminleri düşünüyorlar ki eğer yaptığım bu kıyamet senaryosu gerçekleşirse ben buradan yürür giderim, bu ülkenin insanı beni padişah yapar. Aslında doğru düşünüyor. Bizim insanımız hakkında doğru gözlemlere parmak atmış. Biliyor insanımızın ekonomi bitiren gençlerine parlak çocuk gözüyle baktığını kalender meşrep sandığını. Sever insanımız bu tip insanları en kötü ve en güzel haberleri, acı çekmeyi çok severler. Şuan bile bunu görmek için bir akşam oturun bütün haber kanallarını gezin görün nasıl haberlerle karşılaşacaksınız. Her gün ertesi günün aynısı sadece isimler ve mekanlar farklı. Neyse koptum yine, işte bu yorumcular insanımızın zaaflarından yararlanıp piyasa yapmaya çalışıyorlar. Amaçları kendilerini ve politik düşüncelerini öne çıkarmak, ekonomiyle uzaktan yakından alakası yok. Popstar Ajdar ne hissediyorsa bu insanlarda aynını hissediyor. Sadece uygulama şekilleri farklı. Şimdi soruyorum; insanları yanlış yönlendirerek ülke ekonomimizi alt üst eden bu yorumcu bozmalarının dağdaki bir teröristen ne farkı var? İkiside ülkeye zarar veriyor, bence bunlar terörislerden daha tehlikeli. Bir söz var kimin söylediğini tam hatırlamıyorum Gladiator yada Braveheart olabilir. "Asker olmanın en iyi yanı düşmanınızı karşınızda görüyor olmanızdır" diye. Bu adamlar içimizde dolaşıyor ama görünmezler, daha tehlikeli değiller mi?

TASARRUF PARADOKSU

               İktisat alanında tasarruf karmaşıktır. Tüketilmeyen gelirin yani elde para tutmanın tasarrufla alakası yoktur. Bu açıdan tasarruf satın alma gücü arzusuna dayanan mal biriktirme işleminden farklıdır. Mal biriktirme likidite eylemine dayanırken tasarruf herhangi bir yatırım aracında değerlendirilmeye açık halde bulunan parayı temsil eder. Neyse fazla uzatmadan söylemek istediğim konuya geliyorum. Dikkatimi çeken nokta şurası; çoğu insan tasarrufun ekonomiyi iyi anlamda alıp götüreceğini düşünür, ne de olsa onlar harcamaları gereken miktardan daha az harcayarak kendi küçük ekonomisine katkı sağlamaktadır. Tasarruf işine girişir, yemeden içmeden kesilip tasarruf yapmaya kalkarsa işte o noktada sıkıntı başlar. Neyse arkadaşımız devam ediyor tasarrufuna. Bir süre sonra Tasarruf öncelikli tüketim talebini düşürürken, tüketilmeyen ekonomide üretim ve yatırımın da bir işe yaramayacağı düşünülürse ekonomi daralmaya doğru yol alır. Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için tasarrufların ve tüketimin aynı zamanda olması gereklidir.Hal böyle olunca insanların cebindeki paranın değeri düşüyor, eskiden satın aldığı çokomele bügün daha fazla para vererek satın alıyor, belki ihtiyaçlarını bile karşılamayacak duruma geliyor. Şaşırıyor bu duruma oysaki bissürü parası var neden böyle oluyor diye soruyor kendisine ve bildiği bir kaç tane cevabı var. Ülkem kriz altında, Dünya kriz altında, herhalde şurada savaş var o yüzden ekonomi kötüye gidiyor ve paramın değeri düşüyor ve varolan hükümet ekonomiyi yönetemiyor gibi. Neyseki çıkan tv ye çıkan haberlerden ve uzmanlardan etkilenen halk devlete baskı yapıyor ve çok otoriter olmayan ekonomi yöneticilerimiz olaya müdahale ediyor. Halkın yapmadığı yatırımları artırmak için faiz oranlarını neredeyse 0 yakın tutuyor fakat tüketicinin tasarruf alışkanlığını değiştiremiyor. Halkın yapmadığı yatırımı kendisi yapan devlet yakın zamanda ipe gidecek gibi gözüküyor. Oysaki kendisi gibi birçok insan kendine göre tasarruf ediyor ve piyasaya sürülen likidite miktarını azaltıyor. Piyasada dolaşan canlı paramız azalınca da para talebi ortaya çıkıyor ve yatırımcılarımız ve yatırımlarımız giderek azalıyor. Bir de bakmışız ki yabancı yatırımcılar bir bir çekilmişler ülkemizden. İMKB 40 bine düşmüş ve uzun süre çıkmamış buradan. Düzeltememişler bu durumu,,, insanlar damga yemiş. Kimse uğramaz olmuş İMKB'ye. Dışa bağımlı bir ülke haline geliyoruz ve paramızın değeri düşüyor. Eeee soruyorum ben tasarruf yapanlara bunun neresi tasarruf? 
            Haa unutmadan söyleyim nedir bu tasarruf? 
            Tasarruf ekonomiyi canlandıran kısıtlamalardır, önlemlerdir, ileri görüşlülüktür.